Yahya bin Muaz sözleri
Dînî ve ahlâkî bir vazîfeyi îfâ etme fırsatını elden kaçırmak, ölümden daha zordur.
Cehennemliklerin amellerini işleyip, sonra da Cennet’i istemek büyük ahmaklıktır.
Ölümü bir tabağa koyup çarşıda satsalardı, âhiret ehli, başka bir şeye bakmayıp onu satın alırdı.
Herkesin kalbinde, cömertlere karşı muhabbet, cimrilere karşı nefret vardır.
İbâdet, bir kuş olsaydı, onun kanatları namaz ilen oruç olurdu.
Allah korkusu, ibâdetin süsüdür.
Allahü teâlânın dînine, O’nun kullarına hizmet etmekten zevk duyan bir kimsenin hizmetinde bulunmaktan, bütün mahlûklar zevk alırlar.
Dünyâda, Allahü teâlâdan en çok korkan kimse, kıyâmet günü insanların en emîni olur.
Allahü teâlâya itâat etmek, bir hazîneye benzer. Bu hazinenin anahtarı duâ, anahtarın dişleri de helâl lokmadır.
Yâ Rabbî! Kalbimdeki en tatlı hâl, rahmetinden ümitli olmamdır. Dilimdeki en tatlı hâl, seni tesbih etmemdir. Bana en tatlı gelen zaman da, dîdârını göreceğim zamandır.
Bir müslümanı medhedemiyorsan, bâri kötüleme. Faydalı olamıyorsan bâri zararlı olma, sevindiremiyorsan hiç olmazsa üzme.
Her kimde bulunursa bulunsun, tevâzu güzeldir, ama zenginlerde bulunursa çok daha güzel olur. Her kimde bulunursa bulunsun, kibir çirkindir. Ama, fakirlerde bulunursa çok daha çirkin olur.
Kıyâmet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak, fakirliğe ne ölçüde sabredilmiş ve zenginliğe ne ölçüde şükür edilmiş ise, o hesâb edilecek. Mesele çok fakir veya çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir.
Düşünmeden konuşan pişmân olur. Konuşmadan önce düşünen selâmet bulur.
Allah korkusu, kalbde yerleşmiş olan bir ağaç gibidir.
Kişinin ayağının sürçmesi, bir kusuru sebebiyledir.
İnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyâlık için çalıştıkları kadar, Cehennem’den korkup, korunmak için çalışsalardı, mutlaka Cennet’e giderlerdi.
Para akrebdir. Panzehirin yoksa, onu eline alma. Çünkü seni sokar ve öldürür. Paranın panzehiri, helâl yoldan kazanıp, meşrû yere sarfetmektir.
En çok sevindiğim ve sevdiğim şey, Allahü teâlânın bana ihsân ve ikrâm ettiği îmân nîmetidir. En çok korktuğum şey ise, onun benden gitmesidir.
Dünyâ ekin yeri, insanlar da sanki ekindir. Ölüm, bu ekinleri biçen oraktır. Azrâil (aleyhisselâm) harman sâhibi, mezar da harman yeridir. Cennet ve Cehennem ise, ekinlerin durumuna göre konulacağı ambar gibidir. İnsanların da bir kısmı Cennet’e ve bir kısmı da Cehennem’e gideceklerdir.
Dünyâ sevgisini terk etmek gâyet zordur. Ama Cennet’e kavuşmak için, dünyâyı terketmek lâzımdır.
Kalbinde dünyâ hırsı bulunan bir kimsenin ilmi, Abdullah ibni Abbâs hazretlerinin ilmi kadar olsa, o kimse, insanlar için zararlıdır. Çünkü onun kendisine hayrı yoktur. Başkalarına nasıl olsun?.
Dünyâya aldanmaktan çok sakınınız. Burası, yolcu konağı gibi geçicidir. Bugün buradayız. Belki yarın, belki daha önce göç edeceğiz. Burada bir an evvel azığımızı tamamlayalım. O kadarçabuk olalım ki, konuşmaya vaktimiz kalmasın. Konuşmayı âhirete bırakalım.
Gâfillerden, câhillerden ve yaltakçılardan uzak dur.
Açlık nûrdur. Tokluk ateştir. Şehvet odundur. Şehvet ve tokluk bir araya gelince, ateş yanmaya başlar. Sâhibini yakıp bitirir.
Bir kimse, hocasının hareket ve davranışlarından istifâde edemiyorsa, sözlerinden hiç istifâde edemez.
İlmi ile âmil olan âlimler, müslümanlara analarından babalarından daha şefkatli, daha merhametlidirler. Çünkü onlar, insanın âhiretini kurtarıp, Cehennem’e girmemelerini temin ederler. Ana-baba ise, insanı ancak dünyâ ateşinden ve felâketinden koruyabilir.
Allah Teala’ya itaat ederek ve arzularına karşı koyarak (riyazet) nefsinle mücadele et. Riyazet, az uyumak, az konuşmak, insanların acısını dindirmek ve az yemektir.
Az uyumak insanı sağlam irade sahibi yapar.
Az konuşmak başına bela gelmesini engeller.
İnsanların acısını dindirmek amaca ulaşmayı sağlar.






































