Abdulkadir Geylani Sözleri
Kalb dünyâ arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin peşine takılıp gittiği müddetçe, imkânı yok, âhireti sevmiş olamaz.
Sabredin! Hüzünsüz bir neşe ve darlıksız bir bolluk olmaz.
Allah’tan başka her şey puttur.
Marifet ve ilim, öz ile kabuğu birbirinden ayırır.
Bu işin başı allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmek, son noktası ise bütün nesneler ve davranışların birbirinin aynı olmasıdır.
Sıkıntı çekmeyen insanda hayır yoktur. Sıkıntılar Allah’ın kırlangıç kuşlarıdır.
Allah’ı tanıyan O’nu sever. O’nu seven O’na uyar.
Sâlihlerden birisine “Neyi arzu ediyorsun?” diye sorulduğunda, “Arzu etmemeyi arzu ediyorum.” diye cevap verdi.
O’nu tanısaydınız, O’nun önünde dilleriniz lâl kesilirdi; kalpleriniz ve diğer uzuvlarınız her halinde edepli olurdu.
Kur’an’ın iki yönü vardır: O’nun elinde olan yönü, bizim elimizde olan yönü.
Akıllı kimse; ölümü düşünen ve kaderin getirdiğine razı olandır.
Kalbinizde Allah’ın sevgisiyle dolun, O’na yönelin ve O’ndan başka hiçbir şeyi kalbinize yerleştirmeyin.
İbadetlerinizi samimiyetle yapın, gösterişten ve riya’dan uzak durun.
Allah’a teslim olun, O’na güvenin ve O’na sığının. O, her türlü sıkıntınıza çare olan tek varlıktır.
Kendinizi sürekli olarak Allah’ın huzurunda hissedin, O’na dua edin ve O’ndan yardım isteyin.
Allah’ın rızasını kazanmak için hayır işlerinde bulunun, cömert olun ve yardımseverlikte bulunun.
Nefsinizi terbiye edin, kötü düşüncelerden uzak durun ve kötü davranışlardan kaçının.
Her an Allah’ın huzurunda olduğunuzu bilin ve O’na karşı sorumluluklarınızı yerine getirin.
Allah’ın sizi denemek için verdiği zorluklara sabırla karşılayın ve O’na olan güveninizi kaybetmeyin.
Kendinizi sürekli olarak Allah’ın rahmetine sığınan bir kul olarak görün, O’ndan af dileyin ve tövbe edin.
Allah’ın size verdiği nimetlere şükredin, O’nun lütfuna minnettar olun ve O’na şükran duygularınızı ifade edin.
İnanmayan bir gönül, içinde kuş bulunmayan bir kafese benzer.
Kalp Kitab ve Sünnete göre amel ederse kurbiyet (yakınlık) kazanır. Bunu kazanınca da neyin kendi lehine ve aleyhine, neyin Allah için veya başkası için, neyin de hak ve batıl olduğunu bilir ve görür.
Sıddîk gözünün, güneş ve ayın değil, Allah’ın nuruyla bakar.
İnanan kimse Allah’tan başka kimseden korkmaz ve başkasından hiçbir şey beklemez.
Allah teâlâ rizıkların taksimini bitirmiştir. Rizikta zerre miktarı artma ve eksilme olmayacaktır.
Rabbınızın kereminden dileyin, icabet etse de etmese de o’ndan isteyin. Çünkü o’ndan istemek ibadettir.
Tasavvuf yolu sâlihleri görüp onların sohbetlerini ezberlemekle katedilmez.
Sûfîlerin yolculukları hakk’a kurbiyet ülkesinde son bulur.
Zâhır fikhini öğren, sonra bâtin fikhina yönel.
Dünya nefslerin, ahiret kalplerin, Allah ise sırların sevgilisidir.
Kabirleri ziyaret ediniz. Salih kimseleri de ziyaret ediniz. Hayırlı işler yapınız. Böyle yaparsanız, her şeyiniz düzelir.
Amelinin karşılığında ödüllendirilmeyi bekleyen, muhlis değildir.
Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tevbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkân varken bunu fırsat biliniz. Tevbe ediniz. Dua etmeye imkanınız varken, dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz.
Sûfîlerden biri demiş ki: fâsığın yüzüne ancak ârif kullar güler.
Resulullah hariç her mahluk perdedir; Resulullah ise kapıdır.
Her kalp, kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir.
Hakk’ı bulursan eşyayı ondan görürsün. Ne düşmanın kalır, ne üzerinde hakkın olan biri.
Tasavvuf yolu sâlihleri görüp onların sohbetlerini ezberlemekle katedilmez.
Bu işin başı Allah’tan başka tanrı olmadığına şehadet etmek, son noktası ise bütün nesneler ve davranışların birbirinin aynı olmasıdır.
Ârif hem dünyada, hem de ahirette yabancıdır.
Geçim yollarının yaratıcısını unutup geçim yollarına takılıp kalan, bakıyı unutup fani ile sevinen kimse ne kadar da cahildir!
Kendine bir ağırlık veren kimsenin hiçbir ağırlığı yoktur.
Ey rabbim! Bütün affını isteme acizliğimle senden affını diliyorum.
Sûfîlerden biri demiş ki: insanlar hakkında Allah’a uy, Allah hakkında insanlara uyma!
Kur’an’dan, hakkında tartışarak değil, içindekilerle amel ederek faydalanın.
Dünya herkesi boğacak kadar engin bir denizdir.
Yerini bilmeyene kader yerini öğretir.
Ademoğlunun başına gelen her türlü belâ, rabbinden şikayet etmesi yüzündendir.
Sâlihlerin kalpleri faydayı da zararı da rablerinden bilir.
Dünya nefslerin, ahiret kalplerin, Allah ise sırların sevgilisidir.
Ahireti isteyene dünyada zuhd gerekir; Allah’ı isteyene ise ahirette zuhd gerekir.
Veliliğin şartı gizlenmek, nebiliğin şartı açıklamaktır.
Allah’ın muhabbetinde samimi olan, ne ayıp ışıtır, ne de kulağına ayıp gider.
Sıddık gözünün, güneş ve ayın değil, Allah’ın nuruyla bakar.
Kalp sırra, sır da hakk’a itimat ederek şükûn bulur.
Halinizi iyi düşünün, şimdi belli şey yok; yarın toz kalkar, kimin atlı ve kimin yaya olduğu görülür.
Abdulkadir Geylani hz Hikmetli sözleri
Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalb ile itiraf etmek ve dille söylemektir.
İnsanların çoğunun helaki, küçük günahları sebebiyledir.
Bilgi hayat, bilgisizlik ölümdür.
Akıllı kişi, işlerin başlangıcına değil, sonucuna bakar.
Sûfîlerin yolculukları Hakk’a kurbiyet ülkesinde son bulur.
İlim kılıç, amel el gibidir. El olmadan kılıç kesmez. Kılıç olmadan da el kesmez.
İnsan allah’a kalıbıyla değil, kalbiyle ibadet eder.
Her kapının önünde hevesle bekleyenler; hiçbir kapıdan içeri giremeyenlerdir.
Mürid tevbesinin gölgesinde, mürâd ise rabbının inayetinin gölgesinde kâimdir.
Teslim ol, rahat bul.
Ey arşının örtüsünde büyüklüğünü ve şânını izhar eden Allah’ım! Hiçbir mevcûdun yüceliğine ulaşamayacağı sıfatların hürmetine, Senden kader sırrının karşıma çıkardığı her şeyde, fikir soğukluluğunun izlerini silip süpüren bir yakınlık niyâz ederim. Öyle ki, bütün vaktim seninle güzelleşsin, bütün vaktimi senin rızan için güzelleştireyim.
Sûfîler ahirete göre akıllı, dünyaya göre delidirler.
Bilgi hayat, bilgisizlik ölümdür.
Bir şeyi hatırlamak Allah’ı unutturuyorsa, o şey o kişi için uğursuzdur.
Sûfîler niçini, nasılı, yap yapmayı unutarak, kendilerini rablerinin önüne atmışlardır.
Ârif, Allah’a her an bir öncekine göre daha yakındır.
Allah’a ancak, o’ndan başka herşeyi terk eden kimseler yaklaşabilir.
Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak. Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak, ahirete götürüleceksin. Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama. Resul-i ekrem; hayat, ahiret hayatıdır.
Akıllı kimse ölümü düşünen ve kaderin getirdiğine razı olandır.
Nasibin olanı kaybetmezsin, onu senden başkası yiyemez. O başkasının nasibi olmaz. Nasibini ona hırs göstermekle elde edemezsin.
Müslümanlar hakkında iyi zan sahibi ol. Onlar hakkında niyetini düzelt. Her türlü hayır işi yapmaya koş. Bilmediğin hususlarda ahireti düşünen âlimlere sor.
Sevenle sevmeyen rıza halinde değil, hoşnutsuzluk halinde belli olur.
Dünya hikmettir, ahiret ise kudret. Hikmet alet ve sebeplere ihtiyaç duyar, kudret ise duymaz.
Bekleyiniz, ümit kesmeyiniz. Özünüzü günahtan temizleyiniz, kirletmeyiniz. Hele rabbınızın kapısından hiç ayrılmayınız.
Belâlar kula Cenab-ı Hakk’in kapısını çalmayı öğretir.
İnsanlara gösteriş için amel yapıp, sonra da bunu Allahü Teâlânın kabul etmesini istemek yakışır mı? Hırsı, şımarıklığı, azgınlığı ve dünyaya düşkünlüğü bırak. Sevincini ve neşeni biraz azalt. Biraz hüzünlü ol. Peygamber efendimiz başkasının kalbini ferahlandırmak için tebessüm buyururlardı.
Acele etme. Acele eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur. Ağır ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet etmeye yaklaşır. Acele şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket etmek, Allahü Teâlâdandır. Umumiyetle aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır. Kanaat sahibi ol. Kanaat bitmeyen bir hazinedir.
Hak’tan korkanın korkusu arttıkça kalbi ona korkuyu unutmayı öğretir. Onu Hakk’a yakınlaştırır. Ona müjdeler verir.
Dünya bir topluluğa, ahiret bir topluluğa, Hak (c.c.) da bir topluluğa aittir.
Sûfîler ahirete göre akıllı, dünyaya göre delidirler.
Sâlihlerden birisine ‘neyi arzu ediyorsun?’ Diye sorulduğunda, ‘arzu etmemeyi arzu ediyorum.’ Diye cevap verdi.
Sûfî bâtınını ve zâhırını Allah’ın kitabına ve resulunun sünnetine uyarak aritandır. O, sâfiyeti arttıkça vücud denizinden çıkar; iradesini, dilek ve ihtiyarini terkeder.
Sağlam bir kalp tevhid, tevekkül, yakîn, tevfik, ilim, iman ve kurbiyet ile dolar.
Abdülkâdir Geylânî Hz Allah kadir midir?
Allah Kâdir midir, değil midir?” Geylani gözyaşlarıyla secdeye kapanır ve tekraren “Kâdir’dir, Kâdir’dir, Kâdir’dir” der. Kendine gelen Geylani, talebelerine sarhoşu götürmelerini, yıkamalarını ve ona ikramda bulunmalarını emreder. Olaya şahit olan talebeler şaşırır ve mürşitlerine yaşananların anlamını sorarlar.
İnsan Allah’a kalıbıyla değil, kalbiyle ibadet eder.
Dünya bir topluluğa, ahiret bir topluluğa, hak (c.c.) da bir topluluğa aittir. Ârif hem dünyada, hem de ahirette yabancıdır. Kaderin gelmesinden rahatsız olma, onu kimse döndüremez ve kimse engel olamaz. Takdir olunan şey mutlaka gerçekleşir.
Kalb dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin peşine takılıp gittiği müddetçe, imkâni yok, ahireti sevmiş olamaz.
Ey oğul! Senin düşüncen, yiyecek, içecek, giyecek ve dünya lezzetleri olmasın. Bütün bunlar, nefsin ve insan tabiatının istediği şeylerdir. Kalbin düşüncesi nerede, nefsin ve tabiatın istekleri nerede? Kalbin düşüncesi Allahü Teâlâdır. Senin düşüncen, rabbin ve onun katında bulunan nimetler olmalıdır. Dünyadan (haram ve şüphelilerden) ne terk edersen, mutlaka bunun karşılığında ahirette ondan daha hayırlısı vardır. Ömründe sadece şu içerisinde bulunduğun günün kaldığını farz et de ahiret için hazırlık yap.
Kulun kalbi rabbine erince rabbi onu kimseye muhtaç etmez.
Sabır, hayrin temelidir.
Kalp sâlih olunca dâimî zikir elde edilir ve kalbin her tarafına Hakk’in zikri yazılır. Böyle bir kalbin sahibinin gözleri uyuyabilir ama kalbi rabbını zikreder.
Allah’ın takdirini o’nun aleyhine delil yapmayın; çalışın, çabalayın.
Nasibin olanı kaybetmezsin, onu senden başkası yiyemez. O başkasının nasibi olmaz. Nasibini ona hırs göstermekle elde edemezsin.
O’nu tanısaydınız, o’nun önünde dilleriniz lâl kesilirdi; kalpleriniz ve diğer uzuvlarınız her halinde edepli olurdu.
Günahların kötü bir kokusu vardır. Allah’ın nuru ile bakanlar bunu anlar, fakat halktan gizler, onları rezil etmezler.
Allah’ı bilen kimsenin o’na karşı iradesi kalmaz.
Teslim ol, rahat bul.
Tövbe, yönetim değişikliğidir.
Abdulkadir Geylani Hz hocası kimdir?
Hocası Ebû Sa’d’ın kendisine tahsis ettiği Bâbülerec’deki medresede hadis, tefsir, kıraat, fıkıh ve nahiv gibi ilimleri okuttu ve vaaz vermeye başladı.
Kalp kitab ve sünnete göre amel ederse kurbiyet (yakınlık) kazanır. Bunu kazanınca da neyin kendi lehine ve aleyhine, neyin Allah için veya başkası için, neyin de hak ve batıl olduğunu bilir ve görür.
Büyük âlimlere tâbi olunuz; bidat yoluna, dinde olmayıp, sonradan çıkarılan şeylere sapmayınız. İtaat ediniz, muhalefet etmeyiniz. Sabrediniz, sızlanmayınız. Sabit kalınız, ayrılıp dağılmayınız.
Kader üzerinde durup onu delil göstermemiz uygun değildir. Bilakis biz çalışır, çabalar ve ne itiraz, ne de tembellik etmeyiz.
Her şeyde o’nun isimlerinden bir isim mevcuttur, her şeyin ismi o’nun ismindendir.
Kalbin dünya’ya bağlı olduğu müddetçe mutlu olacağını sanma, sen sabaha kadar gaflet uykusundasın, ömür ise kısadır, korkarım uyandığın vakit sabah olmuştur.
Akıllı kişi, işlerin başlangıcına değil, sonucuna bakar.
Ey rabbim! Bütün şükretme acizliğimle sana şükretmek istiyorum.
Resulullah hariç her mahluk perdedir; Resulullah ise kapıdır.
Mümin dünyada, zâhid ahirette gariptir. Ârif ise Allah’ın dışındaki her yerde gariptir.
Mümin kimse küçük günahları da büyük görür. Peygamber efendimiz; “mümin kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür” buyurdu.
Derdi de yaratan o’dur, devayı da. O kendisini öğretmek için belâya mübtela kılar. Böylece hem belâ verebileceğini, hem de bunu kaldırabileceğini gösterir.
Müminin adeti önce düşünüp sonra konuşmaktır. Münafık ise önce konuşur, sonra düşünür.
Yolculuk, kalbin yolculuğudur. Vuslat, sırların vuslatidir.
İmanı kuvvetli olanın, imtihanı ağır olur.
Bidâyet sıkıntıdır, nihâyet ise şükûn.
Kazayı engelleyen dua, yine kazayı önlemesi mukadder olan duadir.
Bâtin bilgisi, seninle rabbin arasındaki ışıktır.
Kötü arkadaşları terk et. Onlara sevgi duyma, salihleri sev. Yakının bile olsa, kötü arkadaştan uzak dur. Uzak bile olsa, iyi arkadaşlarla beraber ol. Kimi seversen, seninle onun arasında bir yakınlık hâsil olur. Bu bakımdan, sevgi beslediğin kimsenin kim olduğuna iyi bak.
Sûfîler Allahü Teâlânın kendisinden başka bir şey istemezler. Onlar nimeti değil, nimet bahsedeni, halkı değil hâlik’i isterler.
Eğer o’nu bilseydiniz başkasını inkar eder, sonra da o’nun gayrisini o’nun vasıtasıyla bilirdiniz.
Bütün insanlar seni kendi menfaati için ister, Allah ise seni senin menfaatin için ister.
Sûfîlerin geceleri gece, gündüzleri de gündüz değildir.
Allah’ı tanıyan o’nu sever. O’nu seven o’na uyar.
Her kalp kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir.
Kur’an’ın iki yönü vardır: o’nun elinde olan yönü, bizim elimizde olan yönü.
Sağlam bir kalp tevhid, tevekkül, yakîn, tevfik, ilim, iman ve kurbiyet ile dolar.
Bidâyetin zorluklarına sabrederseniz nihayetin rahatı size ulaşır.
Tasavvuf yolu zâhırî ve bâtinî hükümlere riayet etmeyi ve her şeyden fânî olmayı gerektirir.
Kardeşinin sana yaptığı nasihatı kabul et. Ona muhalefet etme. Çünkü o, senin kendinde göremediğin şeyleri görür. Bunun için Resul-i Ekrem; “mümin, müminin aynasıdır” buyurmuştur. Mümin, din kardeşine yapmış olduğu nasihatlerde samimidir. Onun göremediği şeyleri bildirir. Ona, iyilikler ve kötülükler arasındaki farkı gösterir. Ona, lehinde veya aleyhinde olan şeyleri anlatır.
İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurları ortucu ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, âlim ve cesur olması.
Ey mümin! Ne oluyor ki, seni, komşunu; yemede, içmede, giymede ve başka şeylerde kıskanır görüyorum. Bu nasıl iş? Bilmiyor musun ki, bu senin imanını zayıflatır.
Mevlânın yanında kıymetin kalmaz. Seni, Allahü Teâlânın gazabına uğratır. Hz. Muhammed; “Allahü Teâlâ, hasetçi kimse nimetimin düşmanıdır, buyurdu” diye bildirmiştir. Resul-i ekrem bir hadis-i şerifte; “ateş ödünü yiyip bitirdiği gibi, haset de iyilikleri yer” buyurdu. Sen, haset ettiğin kimseyi, hangi ve ne hususta haset ediyorsun. Onun kısmeti için mi, yoksa kendi kısmetin hususunda mı haset ediyorsun? Eğer onu, Allahü Teâlânın ona kısmet olarak verdiği şeyde haset ediyorsan, ona haksızlık etmiş olursun.
Haset ettiğin kimse, Allahü Teâlânın kendisi için takdir ve taksim ettiği nimetin içerisinde bulunmaktadır. Sen onu, Allahü Teâlânın bu ihsanından dolayı haset etmekle, ne kadar haksızlık ve cimrilik yaptığını, ne kadar akılsızlık ettiğini biliyor musun? Eğer onu, sana takdir edilenin onun eline geçeceğinden endişe ederek kıskanıyorsan, bu senin çok cahil olduğunu gösterir. Çünkü senin kısmetini başkası yiyemez. Muhakkak ki Allahü Teâlâ sana zulmetmez. Allahü teâlâ senin için takdir ettiğini, sana nasip olarak verdiğini, senden alıp başkasına vermez.
İlim, canın ilacıdır. Arayın, bulun, ondan öğrenin.
Bir insanı bilginin üzerine yükselten şey, onun amelidir.
Sabır, şükür ve dua insanın her zaman yüksek ahlaki mevkilere ulaşmasını sağlar.
Kusurlarınızı gizleyin, başkalarının kusurlarını aramayın.
Gönül ehli olmak, kendi nefsinle uğraşmaktır.
Allah’ın rızasını kazanmak isteyen kimse, insanların kusurlarını görmezden gelir.
Dünya, eğlence yeri değil, imtihan yeridir.
Gönlünüzü her türlü olumsuzluktan koruyun, zira kalp, Rabbimizin indirdiği nurun aynasıdır.
Gönül temizliği, aklı nurlandırır.
Yaratıcıya tevazu göstermek, kulun yüceliğidir.
Sabır, imanın yardımcısıdır.
İyi bir dost, her zaman sıkıntıda yardımcı olur.
Tevazu, insanın kendi değerini küçümsemesi değil, Allah’ın yüceliğini anlamasıdır.
Allah’ı zikredenin gönlü huzur bulur.
Gözyaşı, gönüldeki pası temizler.







































Allah razı olsun