İbni Haldun Sözleri
İbn Haldun, 14. yüzyılda yaşamış Arap düşünürü, tarihçi ve sosyologdur. İşte İbn Haldun’dan bazı önemli sözler:
Zaman, insanları ve toplumları değiştiren en güçlü kuvvettir.
İnsanlar arasındaki güven, toplumun dayanak noktasıdır.
Zenginlik, toplumda faydalı olmayan insanların elinde bir yükten başka bir şey değildir.
İnsanlar, çıkarlarını korumak için bir araya gelirler ve güçlü bir toplum oluştururlar.
Tarih, insanlığın öğretmenidir ve insanlar tarihlerinden ders çıkarmalıdırlar.
Bilgi, insanların en değerli varlığıdır ve bilge insanlar, toplumun en değerli üyeleridir.
Adalet, bir toplumun dayanak noktasıdır ve adalet olmadan toplum ayakta kalamaz.
İnsanlar, kendi çıkarlarını korumak için birbirleriyle rekabet ederler ve bu rekabet, toplumun gelişimini sağlar.
Toplumlar, tarih boyunca çeşitli sebeplerle yükselir ve çökerler, ancak insanların doğasındaki bazı temel özellikler değişmez.
Bir toplumun gücü, üyelerinin birbirleriyle olan ilişkilerinde yatar.
Bir toplumun istikrarı, hükümetin adil ve etkili olmasına bağlıdır.
Bilgelik, sadece bilgiye sahip olmak değil, aynı zamanda onu doğru bir şekilde kullanabilmektir.
İnsanlar, toplumlarında farklı roller üstlenirler ve bu roller, toplumun işleyişini sağlar.
Toplumlar, içinde bulundukları çevreye ve koşullara uyum sağlamak zorundadırlar.
Her şeyi takdir eden Allah’tır ve O’ndan başka Rab yoktur.
Hak ettikleri saygı ve hürmeti gerekli kılmak için veya insanların bundan yüz çevirmesinden dolayı, daima büyük bir zorluk ve sıkıntıya katlanmak zorunda kalırlar.
Şehirlerin de bir ruhu vardır. Bir şehirde yaşayan insanlar zamanla yaşadığı şehrin ruhuyla karakteristik açıdan özdeşleşirler.
Dağları bir yerden koparıp başka bir yere nakletmek, gönülleri birleştirmekten daha kolaydır!
İnsanların, başkalarının mükemmelliğini ve kendilerinden üstün olduklarını kabullenmeleri çok az görülecek bir durumdur.
Devleti yıpratıp eski bir giysi durumuna getiren ve sonunda da büsbütün yıkıp yok eden, varlıklı/parlak yaşamdır.
İnsanların, başkalarının mükemmelliğini ve kendilerinden üstün olduklarını kabullenmeleri çok az görülecek bir durumdur.
Bil ki kötü ve yerilmiş ahlaktan uzaklaşıp, üstün bir ahlak ve kişiliğe sahip olmak, ancak kişinin kendisinde bir kemal ve yeterlilik vehmetmesiyle ve insanların kendisinin ilim ve sanatına muhtaç olduğunu hissetmesiyle gerçekleşir. İbni Haldun
Merhamet, masum olduğu için her kalbe misafir olmaz.
Fazla tevazunun sonu vasat insandan tavsiye dinlemektir.
İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur.
İbni Haldun’a zamanı sormuşlar;
Bekleyince yavaşlar, gecikince hızlanır, üzülünce can yakar, mutlu olunca kısalır, acı çekince bitmek bilmez, sıkılınca uzar. demiş.
Mağluplar galipleri taklit ederler.
Zulüm, umranın harap oluşunun habercisidir.
Kıtlık zamanlarında insanları açlık değil, alışmış oldukları tokluk öldürür.
İlme yasak koyanlar veya insanları yalanla meşgul edenler, aklın ve insanlığın en büyük düşmanlarıdır. İbni Haldun
Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler.
Akletmek Müslümanlar tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil bir hale düştüler.
İlim bir kuyu, tartışma ise onun kovası gibidir.
Bilesin ki, vücut için çok besin almaktan, açlık daha elverişlidir.
Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.
Kalpleri müteferrik olanların akılları birleştirilemez.
Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer. İbni Haldun
İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur. İbni Haldun
İbni Haldun sözleri Coğrafya kaderdir
Coğrafya kaderdir.
Adaletsizlik medeniyeti mahveder.
Öğretmenler, bilim sahibi olma yolunda öğrencilerine kitaplarını ezberletirler. Ancak bilimsel tartışmalarla ve münazaralarla, konuları ve sorunları zihinde yerleştirme suretiyle kestirilebileceğini unuturlar.
İbni Haldun ve Düşündüren Sözleri
En fazla değer verdiğim dostun, sana kusurlarını haber veren ve bulunduğun makam dolayısıyla bunda çekingenlik ve korku göstermeyen kimse olmalıdır
Aklın birçok mertebeleri var. Önce dış dünyanın idrakı: taakkul. Taakkul demek tasavvur demektir, buna akl-ı temyizi de derler. İnsan bu meleke ile faydalıyı zararlıdan ayırır.
Halk yalnızca adaletle korunabilen kullardır.
Gayri memnunlar medeniyet kuramazlar.
İnsan her zaman, kendini yenen de bir üstünlük bulunduğuna, ona boyun eğilmesi gerektiğine inanır.
Her akıl, gücünün yetmediği ve idrak edemediği şeyleri inkar eder.
Barbarlar savaşla yenip fetheder, medeniyetse sulhla fethedeni fetheder.
ibni haldun’un felsefi görüşü
İbn Haldun, bilgi felsefesi konusunda bilgi vasıtaları olarak duyu, akıl, vahiy, rüya ve sezgiye değinmiş, sihir, tılsım ve kehanetin de bilgi teorisiyle ilgisini incelemiştir. Cisimler dünyasında duyu ve aklın geçerli olduğunu ve ruhani alemde vahiy ve keşif ile bilgi edinileceğini ileri sürmüştür.
İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür.
İlme yasak koyanlar veya insanları yalanla meşgul edenler, aklın ve insanlığın en büyük düşmanlarıdır.
Durumdan duruma geçişler bütünüdür her şey. Bu değişmeler ve geçişler, kişilerde, sürelerde, kent ve kasabalarda olduğu gibi, tüm evrende, ülkelerde, kıtalarda, zamanlarda ve devletlerde de olur.
Benim çırpınışlarım sevinçten değildir. Ele geçirilmiş kuş da çırpınır. Umursamazlığım da sevincimden değil. Bazı olayları hatırlamamdandır.
Kentliler, kendilerini rahatlık ve kaygısızlığın döşeğine salıvermişler, mutluluk ve bolluğa gömülmüşler, mallarını ve kendilerini koruma işini, yönetenlerine, valilerine, yargıçlarına ve sürekli koruma görevlilerine bırakmışlardır. Ve çevrelerini kuşatan kale duvarlarının, önlerinde dönüp dolaşan bekçilerin ve nöbetçilerin sağladığı güvenceyle uykuya dalmışlardır. Hiçbir kaygı, uyarı heyecanlandırmaz onları. Ellerinden kaçabilecek avları da yoktur. Alabildiğine iyimserlerdir ve kendilerini güvenlik içinde bulurlar. Bu nedenle silahlarını bırakmışlardır.
Alınan çok gıda vücutta işe yaramaz fazlalıklar ve kötü artıklar meydana getirir. Bu çeşit artıklardan vücut orantısız bir şekilde genişler; şekil çirkinleşir. Bu gıdalardan meydana çıkan bozulmuş kötü sıvıların beyne gitmesiyle zihinler ve fikir körleşir. İdrâksizlik, gafillik ve itidalden ayrılma ortaya çıkar.
Devlet askerle korunur, asker para ile beslenir, mal haraç ile elde edilir, haraç memleketin mamurluğu ile temin olunur, memleketin mamurluğu ise adalet iledir, adalet ise valilerin hâllerini ıslahla, vâlilerin ve memurların hâllerini ıslah da vezirlerle olur, hükümdarın tebaasının durumunu bizzat kendisi yoklaması, bunların hepsinin başında gelir.
Bir devlette halka yükletilen vergilerin miktarı az olursa, ahâli çalışarak servet kazanmaya heves eder, ülke kalkınır.. Devleti idare edenlerin israfı, refah ve bolluğa alışması arttıkça ihtiyaç ve masraflar derece derece artar. Halka yüklenen vergiler derece derece ağırlaşır, halk da buna dayanmaya alışır. Vergiler derece derece ve yavaş yavaş arttığı için halk da, bunları toplayan da, açık olarak artış nispetini bilmez.







































Çok teşekkürler arkadaşlar